Kurban sadece bir hayvan kesmenin, kan akıtmanın ötesinde derin anlamlar ifade eden kutsal bir ibadettir. Hemen hemen bütün dinlerde ve kültürlerde kurban ritüeli vardır. Kurban; Sonlu insanın sonsuz olan yüce Yaratıcıya karşı teslimiyet ve itaatinin ifadesidir.
Kurbanın anlam dünyası tüm hayatı kuşatır. Kulluğu kurbansız tasavvur etmek mümkün değildir. Kadim İslam kültürüne baktığımızda kurbanın belirleyici boyutu hemen göze çarpar. Öyle ki Hz. Adem (a.s) ın çocukları Hâbil ve Kâbil kıssasının merkezinde kurban vardır. Ademoğlunun sınav serüveninde hem menfi hem de müsbet boyutları ile kurban baş roldedir. Hâbil’ce kurbanlar, teslimiyet, itaat ve içtenlik içerirken, Kâbil’ce kurbanlar kin, kan ve kiri kapsar.
Kurban özü itibarı ile arınmışlıktır, adanmışlıktır, aidiyettir. Kurbanı bu anlamlarından ayırırsanız geriye sadece kasaplık kalır. Kurban kendini aşabilenlerin işidir. Benliğini, bencilliğini, bireyselleşmesini bastırabilenlerin başarısıdır.
Kurban bir vicdan ayaklanması, ihsan kampanyası, infak dayanışmasıdır. Kurban kardeşlik koridorunun açık tutulmasıdır. Sınır tanımayan “kurban seferberliği” insanlığa umut verici, ufuk açıcı güzellikler sunuyor. Farklı coğrafyalara taşınan sadece kurbanın eti değil, kurban üzerinden kardeşlik, dayanışma, merhamet, erdem, insaf yansımaları dalgalar halinde yayılıyor. Kurban sadece Allah’a yakınlıkla kalmıyor, kardeşliği pekiştiriyor. Toplumun bütün katmanlarını kuşatan kurban, evrensel ufuklara uzanmamızı sağlıyor.
Bugünkü kapsayıcı uygulaması ile kurban hayvan boğazlamanın ötesinde pek çok anlam ve amaç içeriyor. İslam’ı temsil ve tebiğde taşıyıcı bir rol oynuyor. İslam dünyasının mağdur, mahrum, muhtaç ve mazlumları birkaç kilo ete kavuşmaktan ziyade kardeşleri tarafından hatırlanıyor olmanın huzur ve sürurunu yüreklerinde yaşıyorlar.
Artık kurban eşe dosta ikram edilen, kişinin kendisini ve dar çevresini ilgilendiren bir ibadet olmanın ötesinde İslami gayretlerin sürdürülmesinde etkileyici ve belirleyici bir güce sahip. Bereket, birlik, kardeşlik, kaynaşma, merhamet, adalet, ihsan ve samimiyetin hayat bulduğu bir zemine dönüştü. Artık kurban etini saklamak için difrizler aranmıyor. Dünyanın çeşitli yerlerinde ihtiyaç sahiplerine ulaşan etler ilahi derin dondurucularda kıyamete kadar bozulmadan bizim için saklanıyor.
İbrâhimî sadakatin, İsmâlî teslimiyetin simgesi olan kurban insanın insanlığını da pek çok boyutuyla tamamlıyor. Allah’a şükranın nişanesi, ilahi mazhariyetin vesilesi olarak tecelli ediyor. Kurban İslam’ın şiarı, Müslümanın şahididir. Ancak bu şiar ve şuur ile şahitliğimizi sürdürebiliriz. Bizim için sorumluluk sadece kurban kesmekle sınırlı değildir. Esas olan; kurbanlaşmak, kurban şuuruna ulaşmaktır. Aklımızda kurban bilinci, alnımızda secdenin izi, kalbimizde adanmışlık ruhu ile Allah’a yönelip yücelmeye yol bulmaktır kurban.
Hz. Hüseyin (r.a.) hac mevsiminde Mekke’de bulunmasına rağmen Mina’da kurban kesmekle kendini sınırlamadı. Daha üst bir sorumluluk bilinci ile Kerbela’da kurban kesilmeyi göze aldı. Bireysel ibadetten toplumsal adanmışlığa yöneldi. Ümmetin maruz kaldığı zulüm ve zilleti kanı ile gidermeye çalıştı. Bugün aynı Hüseyni çizgiyi sürdüren Gazze’deki Müslüman kardeşlerimiz izzet ve özgürlük yolunda binlerce kurban verdiler, hâlâ da vermeye devam ediyorlar. Ümmetin esaretten kurtuluşuna çıkış yolları aralıyorlar. Zulüm ve soykırıma sesini bile çıkaramayan din kardeşlerine; biz canımızı bile hiçe sayabiliyoruz, bu anlamda sizden daha özgürüz, siz de silkinin, kendinize gelin ve artık ses verin diyorlar.
Evet, şimdi kurban günlerindeyiz ve ümmet olarak mazlum coğrafyalarda nice kurbanlarla sınanıyoruz. Bu imtihan da Allah’ın yardımıyla kazanılacak. Zira tarihin her döneminde galip gelen güçlü olan değil haklı olan, Allah’ın yardım ettiği taraf olmuştur. Firavun çok güçlüydü ama Musa kazandı, Nemrut çok güçlüydü ama İbrahim kazandı. Yeter ki biz Allah’a dayanalım ve O’na güvenelim. Bu manada büyük sorumluluklarımız, bir o kadar da eksiklerimiz var. Ama şunu bilelim; ümmet bizi bekliyor. Bıçak altındaki İsmail’ler, ateş hattındaki İbrahim’ler, kuyudaki tüm Yusuf’lar, Nil’e terk edilen Musa’lar, ıssız çöllerdeki Hacer’ler, yalnızlığın yurdunda çırpınan Meryem’ler, kızgın taşlar altındaki Bilal’ler, zulme maruz kalan bütün mazlum ve masumlar bizi bekliyorlar.
Yarın Allah’a yakın olanlardan olmak istiyorsak, bugünden kurbanlarımıza yakın durmalıyız. Kurban kesmekle kalmamalı, kurban olmanın bilincine ulaşmalı, sorumluluklarımızın farkına varmalıyız. Sorumluluk bilinci bir insanın yaşamının anlamıdır. Sorumluluğunun farkında olmayan insan yaşamında anlamı bulamaz. Özgürlüğün değerini de ancak sorumluluğunun bilincinde olanlar bilirler.