Karabük Haberleri

reklam

MUSTAFA ÇELENLİ YAZDI “ KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZLIK İNSAN FITRATINA UYMUYOR”

MUSTAFA ÇELENLİ YAZDI “ KALABALIKLAR İÇİNDE YALNIZLIK İNSAN FITRATINA UYMUYOR”
reklam
22 Ağustos 2025 - 4:10

Kişinin yaşadığı ruh haleti ile toplumdan ve çevresinden kendisini soyutlaması, kendi dünyasına çekilmesi yalnızlık olarak tanımlanıyor. Yalnızlık her zaman kişinin çevresinde insan olmaması anlamına gelmiyor. Kalabalıklar içinde de olsa önemsediği şeyleri başkalarına ulaştıramaması halinde kişinin içine düştüğü ruh haleti de yalnızlık oluyor.

Yalnızlaşan insan kimseyle bir şey paylaşamadığı zaman giderek kendi duygularına karşı da sığlaşıyor. Bu durumda insanlar öfkesiyle sevincini ayırt edemez hale geliyor ve sonuçta her türlü psikolojik ve psikosomatik sorunlar bu zeminde oluşuyor. Nasıl sürüden ayrılan kuzuyu kurdun kapması kolaylaşırsa, yalnızlaşan insanı da şeytanın kandırması kolay hale geliyor.

İletişim kanallarının sonuna kadar açık olduğu bir zamandayız. Mesafelerin kısaldığı, herkesin herkese ve her bilgiye her an ulaşabilecek imkânlara sahip olduğu, fakat insanların bir o kadar da yalnızlaştığı ve giderek kendi dünyalarına çekildiği bir çağda yaşıyoruz.

İçinde bulunduğumuz modern yaşam bireyleri yalnızlığa özendiriyor. Yalnızlaşmak; Herkese ve her şeye yabancılaşmak, insanlardan uzaklaşmak, içine kapanmak olarak kendini gösteriyor. Kalabalıklar içinde yalnızlık bir sosyalleşememe sorunu olduğu kadar ‘’ben kendime yeterim’’ fikrinin bir yansıması olarak karşımıza çıkıyor. Kendini yalnızlaştıran insan bir yönüyle kendini tekleştirmiş, benlik zindanının gönüllü kurbanı olmuş oluyor.

Modern kentin yeni söylemi, yaygın ve salgın anlayışı; ‘’Çok sıkılıyorum, kendimi dinleyeceğim.’’ Aslında insan sadece kendini düşündüğü için yalnızlık çekiyor. ‘’Beni rahat bırakın, kendi hayatımı yaşamak istiyorum’’ söylemi kulağa hoş gelse de hoş olmayan sonuçlara neden oluyor. Bireysel takılmalar geçici bir heves olmanın ötesinde yeni bir ideolojiye ve yaşam tarzına dönüşüyor ve yeni ıstırapların, derin travmaların habercisi oluyor.

Aslında bireyselleşme varoluş görünümlü bir yok oluştur. Bireyselleşen insan birey olmanın dayanılmaz hafifliğinin içine düştüğünün farkına varmıyor. Bireysellik ‘’Biz olmak’’ tan kaçışa, ‘’ben’’liğin bilinmezliğinde bitişe dönüşüyor. ‘’Kendi ayakları üzerinde durmak’’ sözü yalnızlığa yelken açmak ve kendi hüsranını hazırlamak anlamına geliyor. Yalnızlaşma insanın iç yangınını arttırıyor. Yalnızlık yanılgısı, toplumsal yozlaşmanın da yolunu açıyor. Mahalle, cemaat, aile aslında bireyin sığınağı, sıcak ve içtenlikli dünyaların adresidir.

Modern zihniyet insanı insandan uzaklaştırıp eşyaya esir ediyor. Erkek, baba ve eş olmaktan ürküyor, birey olmanın yolunu ararken eşini ve çocuğunu yüzüstü bırakabiliyor. Kadın kendini sıkışmış, kıstırılmış görerek; çocuğu kreşe gönder, gönlünce gez, dolaş, eğlen derdine düşüyor. Ailede herkes birey olma sevdasında. TV, dizi, tablet, telefon, bilgisayar aileye göre değil hep bireye göre tasarlanmış. Anne babalar bireyselleşince arada çocuklar kalıyor. Bireysel vaziyette yaşlanmış kadın ve erkeğin gideceği adresler de doğal olarak bakımevi veya huzurevi oluyor.

Görünen o ki, yalnızlığın yaldızlı dünyası insanları yanıltıyor. Yalnızlık insan yaratılışına aykırıdır. Cezaevlerinde en ağır ceza tecrit, yani tek kişilik hücre hapsidir. Çok ilginçtir, günümüz insanı tek kişilik yaşamlara gönüllü oluyor ama yalnızlığın pençesinde kendisini bekleyen perişanlığı görmüyor. Çevreye, mahalleye, cemaate, aileye kendini kapatan bireyi bekleyen açmazları ve acıları herkesin tahmin etmesi zor değil aslında. Bunlar, bunalımlar, buhranlar, boşluk ve belirsizlikler olarak insanı bitiriyor. Tek kişilik dünyalarda değer diye bir şey yoktur, erdemler erir, yalnızlık sonrasının hicranı ve hüznü bitmek tükenmek bilmeyen bir hale gelir.

Bireysel haz, hız ve hırsların sınır tanımadığı, herkesin kafasına göre takıldığı bir çağda Müslümanlar olarak katı bireyciliğe karşı durmak zorundayız. Kardeşlik, cemaat, ümmet, ortak akıl, dayanışma, yardımlaşma, iyilik, insaniyet gibi temel dinamiklerimizi harekete geçirmeye mecburuz. Efendimizin (sav) şu uyarısına sımsıkı tutunmalıyız; ‘’Selamı aranızda yayınız…’’ İnsanlar yadırgasa da burun kıvırsa da kulak tıkasa da bize ilahi buyrukları en güzel şekilde sunmak ve savunmak düşüyor. Kalpleri dönüştürecek olan Allah, bizden hakka ve sabra sarılmamızı ve aralıksız tavsiye etmemizi istiyor.

Hâsılı; yalnızlık, insan yaratılışına aykırıdır. Çünkü insan sosyal bir varlıktır. İnziva gereği ya da mecbur kalınarak yaşanan yalnızlıklar istisna tutulacak olursa Allah katında makbul olan ve insanların da bizden beklediği; kabuğuna çekilmek, yalnızlaşmak değil, insanlarla iç içe olmak, sevmek, sevilmek ve yardımlaşmaktır. Bir insan, başkaları ile ne kadar ilgilenir, onları anlamaya çalışır ve ihtiyaç ânında onlara yardım ederse karşısındaki insanı o kadar mutlu ederken kendisi de o derece mutlu ve huzurlu olur. Allah da bu durumdan o kadar memnun olur.

Yalnız olduğunu düşünen kişiler biraz yakın çevrelerine bakmalı, geçmişte kaldığını düşündüğü dostluk ve yakınlıklarını gözden geçirip onları canlandırmaya çalışmalı, gerekirse ilk adımı o atmalıdır. Özellikle aile ve akrabalık bağlarını daha da güçlendirmek, dostluk ve arkadaşlık ilişkilerini yeniden gözden geçirmek ile işe başlanmalıdır. Şöyle bir düşünmek yerinde olur; aile bireylerimiz de dahil çevremizde sırrımızı paylaşabileceğiniz, yanında ağlayabileceğimiz, hatamızı söyleyebileceğiniz, güvenebileceğimiz, başımız sıkışınca her saat arayabileceğimiz gerçek dost kaç kişimiz var?

Sözün özü; Kalabalıklar içinde yalnızlık insan fıtratına uymuyor. Huzur, fıtrata göre yaşanırsa bulunuyor

reklam
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Copyright © 2023. Karabük Haberleri Her hakkı saklıdır.