Geçmişteki kazanımlara ve başarılara bel bağlayıp mevcut şartların gerektirdiği çabayı göstermeden, geçmişe takılıp günümüze akıl erdirmeyi ve ona göre çözümler üretmeyi terk etmenin yanlışlığını anlatıyor bu özlü söz. “Çocuğunuzu kendi zamanınızın şartlarına göre değil, içinde yaşadıkları zamanın şartlarına göre yetiştirin.” buyuruyor Hz. Ali r.a.
Tarihte kalmış yöntemlere takılı kalarak çağı inşa etmeye çabalamak, yeni gelişmeleri ve değişimleri göz ardı ederek kendini ve yöntemini güncelleyememek başarıya giden yolun önündeki engellerin en büyüğüdür. Her çağın akıl çapı farklıdır. Müslümanlar olarak çağımızın akıl çapına ayak uydurmak zorundayız.
Toplumlar da bireyler gibi eğitimle ve kendilerini güncelleyerek statülerini yükseltmelidir. Metod ve yaklaşımlar güne uygun olmalı, gelişmelere ayak uydurulmalı, yeni buluşlardan yararlanılmalı, buluşlar yapılmalı, teknolojiye mutlaka sahip olunmalıdır. Yoksa atalarını överek, benim babam, atam şöyleydi diyerek bugün büyük devlet olunmuyor. Geçmişini iyi algılamak, onlardan dersler çıkarmak ama algı kalıplarımızı genişleterek mutlaka güncellemek zorundayız.
Eğer geleceği şekillendirmek istiyorsak, gençleri sadece yetiştirmeye değil, onları dinlemeye de hazır olmamız gerekiyor. Yeni nesil, geleceğin umududur. Geçmişlerimizin deneyimleri çok kıymetlidir ama her şeyin hızla değiştiği dünyada dünün yöntemleri ile bugünün problemleri her zaman çözümlenemiyor.
Günümüz Müslümanlarının en büyük problemlerinden biri de benzer sıkıntıların getirdiği kısır döngülere takılıp kalmak oluyor. Pek çok konuda havanda su dövmek, bazen de birbirimizi dövmek şeklinde ortaya çıkan kısır döngüler enerjimizi birbirimizle uğraştırarak tükettiriyor.
Sürekli tekrarlanan kusurlar, krizler, kafa karışıklıkları verimliliğimizi kısırlaştırıyor. Hiç kimse rahatını ve konforunu bozmak istemiyor. Dar ufuklara, sığ düşüncelere, küçük dünyalara hapis olup, döngülerimizi aşamayınca sesimiz de kısık çıkıyor.
Tüm bunların sonucu oluşan tefrika, taassup, tartışmalar takatimizi tüketiyor. Fanatizm, bağnazlık, tutuculuk, iflah olmaz tarafgirlikler tükenişimizi hızlandırıyor, değerlerimizi yıpratıyor.
Temcid pilavı gibi ısıtılıp ısıtılıp önümüze konulan yapay gündemlerden kurtulup asli gündemlerimize dönmek zorundayız. Derin analizlerden, sahici tespitlerden, gerçekçi yorumlardan maalesef yoksunuz. Kayda değer fikri, sözü, itirazı, eleştirisi, önerisi, öngörüsü olmayan bir nesil geliyor.
İdeolojik körlükler, politik polemikler, ekonomik kaygılar bizi entelektüel iklimden koparıyor. Sorunları derin dondurucuda bekletme alışkanlığımız, İthal çözümler arama merakımız, kurtarıcı bekleme kolaycılığımız bizi biz olmaktan uzaklaştırıyor.
Tefekkür melekelerimizi hakkıyla kullanmıyoruz. Yeterince okumuyoruz. Seviyeli müzakere ortamları oluşturmuyoruz. Kendimiz olamadığımız için kısır döngülerimizi kıramıyoruz. Müslüman aydın, akademisyen, âlim, düşünür, kanaat önderi, akil insan açığımızı kapatabilmiş değiliz.
Kaht-ı rical (yetişmiş, eğitimli insan kıtlığı) sorununu çözemediğimiz için biz çözüldük. Can yakıcı, acıtıcı, sarsıcı soruları hep erteliyoruz. Ana mevzuları teğet geçiyor, teferruatlarda boğuluyoruz.
Yeni hastalıkları eski reçetelerle tedavi etmeye çalışıyoruz. Dünün güneşi ile bugünün çamaşırını kurutamayacağımızı unutuyoruz. Elbette bu günkü güneşle yarınki çamaşırı kurutamayız. Ancak, Yarınki güneşten eminsek, bugünün çamaşırını yarın yıkamanın planını yapabiliriz, yapmalıyız da. Vadeli planlamaları zamanında ve rasyonel olarak yapmanın değerini görmezden gelmemeliyiz.
Planlarımızı sadece ham hayaller üzerine de bina edemeyiz. Adam, Ankara’dan bir taksi çevirip binmiş. Taksici; “nereye abi” demiş. Samsun’a. Çok tutar abi. Hiç sorun değil. Yarın Milli Piyango biletime en yüksek ikramiye çıkacak. Bu yaklaşım yarın Tornado Fırtınasının çıkma ihtimali % 99.9 iken, güneşin doğacağını varsayıp, çamaşır yıkamaktan farksızdır.
Geçen zaman, atılan ok, söylenen söz, kaçan fırsat, giden gençlik bir daha asla geri gelmez.
Saçı başı yolarak ” KEL” olmak da hiçbir işe yaramaz. O halde; bugünün işini bugün ve bugüne göre yapmak, yarının güneşi ile çamaşır kurutacaksak çamaşır yıkama planlamasını bugünden stratejik olarak ona göre yapmak ferasetli insanların özelliğidir. Yarının güneşinden ümidi kesip, bahaneler üreterek, yarına dair hiçbir planı olmamak tembelliğe, sorumsuzluğa ve vasıfsızlığa delalettir.
İslami gayretlerimizde hassasiyetlerimizi artırmak zorundayız. Kısır döngülerimizden kurtulabilmek için önce kısır döngünün ne olduğunu bilmemiz, onların farkında olmamız, nedenlerini sorgulamamız ve yeni arayışlara girmemiz gerekiyor. Bunu yaparken gaye ve hedeflerimizden kopmamamız, kendimiz kalmaya özen göstermemiz lazım. Tüm bunları başarmak için kapasiteli, kaliteli, kabiliyetli ve kararlı olmaya ihtiyacımız var. Donanım, birikim, seviye, derinlik olmadan bariyerleri aşmak çok zor. Ama şunu unutmamalıyız; biz, zoru başarmak zorundayız.