Karabük Haberleri

reklam

ALLAH’A İŞİN DÜŞMEYECEKSE İSTEDİĞİNİ YAP

ALLAH’A İŞİN DÜŞMEYECEKSE İSTEDİĞİNİ YAP
reklam
17 Ekim 2025 - 17:39

Tarihin sayfalarında adı altın harflerle yazılı Türk Sutanı Gazne’li Mahmud, 2 Kasım 971 tarihinde Buhara’da doğdu. Tarihte ilk defa Sultan adı ile anılan Gazneli Mahmud 32 yıl Gazne Devletini yönetti. Devletinin büyük ve güçlü bir hale gelmesini sağlayan Sultan Mahmut’a 1000 yılında Abbasi Halifesi “Ahmed el-Kâdir Billâh” elçiler göndererek bağımsızlığını ve sultanlığını tanıyan değerli bir taç ve bayrak ile ele geçirdiği ülkelerin hükümdarlığını tanıyan bir berat gönderdi. Gazne’li Mahmud, hükümdarlığı süresince İslamiyet’i yaymak için Hindistan’a 17 büyük sefer düzenledi.

Ferîdüddîn Attâr, İlâhîname isimli kitabında Gazneli Mahmud ile ilgili şöyle bir olay anlatır;

“Gazneli Mahmud Hintlilere savaş açtı. Onların çok kalabalık olduğunu görünce endişelendi, canı sıkıldı. Allah’a yalvardı: “Eğer savaşı kazanırsam, elde edeceğim bütün ganimetleri yoksullara dağıtacağım” dedi. Savaşı kazandı ve sayısız ganimet elde etti. Görevlileri çağırarak ganimetlerin fakirlere dağıtılmasını istedi.

Danışmanları; “Aman Sultanım ne yapıyorsunuz, bunca değerli ganimetler, altınlar, inciler fakir fukaraya dağıtılır mı? Hem onlar bunların kıymetini ne bilecek? Üstelik devletin hazinesinin bunlara ihtiyacı var” dediler. Sultan Mahmut bunu Allah’a verdiği sözün gereği olarak yaptığını, kendisi için bir adak olduğunu söyledi.

Adamları yine itiraz ettiler: “Efendimiz bari önemsiz olanları dağıtın, değerli olanları hazineye ayırın, bütün memleketin bunlara ihtiyacı var” dediler. Sultan Mahmut’un kafasını karıştırdılar. O zamanda Gazne’de yaşayan, doğruyu ve hakkı kellesi pahasına söylemekten çekinmeyen âlim ve fâzıl, Halkın meczup sandığı Ebul Hüseyin adında büyük bir zat vardı. Sultan Mahmud onu görünce sevindi. Dedi ki ben bu konuyu ona sorayım ve o ne derse onu yapayım. Zira o ne asker tanır ne padişah takar. Söyleyeceği sözü çekinmeden söyler. Sultan O zatı çağırtıp durumu olduğu gibi kendisine anlattı ve fikrini sordu.

O büyük zat şöyle dedi: “Sultanım bunda kararsızlığa düşecek bir taraf yok. Çok basit bir tercih karşısındasınız. Eğer Allah’a bir daha işiniz düşmeyecekse hemen adamlarınızın dediğini yapın, ganimetleri hazineye koyun. Ama Allah’a tekrar işiniz düşecekse verdiğiniz sözü tutun, adağınızı yerine getirin, ganimetleri yoksullara dağıtın.”

İşte, müminin yaşam felsefesini özetleyen muhteşem parola; “Allah’a işin düşmeyecekse istediğini yap!” Yaratıcı ile yapılan sözleşmeye sadakat için yapılan mükemmel uyarı. İlahi denetim sistemine dikkat çeken hayati çağrı. Seküler, liberal, rasyonel, popüler dünyaların kuşatmasına maruz kalan düşünce dünyamız bugün ve her zaman böylesi bir uyarıya ne kadar muhtaç.

Menfaatçi, çıkarcı, ahlaki değerleri yok sayan, göze girmekten başka derdi olmayan danışmanların yanında, ulvi, ahlaki bakış açısına sahip, derdi dünya olmayan, şartlar ne olursa olsun sadece hakkı ve doğruyu söyleyen danışmanlara her devirde çok ihtiyaç olmuş. Evet, yalanların yaldızlı dünyasında, yalın bir dille gerekçelere dikkat çekecek Doğrucu Davut’lara her zaman çok ihtiyacımız var.

Adaleti ile ün salmış, adları tarihe altın harflerle yazılmış devlet adamları yakınlarından her zaman doğru danışmanlarla birlikte yalakaları da gözünü budaktan, sözünün dudaktan esirgemeyen dobra insanları de hiç eksik etmemişler. Her birinden gelen bilgi ve tavsiyeleri dinlemiş, değerlendirmiş, kararlarında onlardan istifade etmişler. Bu kurala uymayanlar iktidarlarını da itibarlarını da koruyamamış, tarihten silinip gitmişler.

Günümüz devlet adamlarının, liderlerin, etkin ve yetkin insanların, karar ve hüküm sahiplerinin de mutlaka çevresinde Doğrucu Davutlar, muhalif sesler, olaylara farklı bakış açıları getirecek insanlar bulunmalı, onları yanlarından uzak tutmamalı ve sözlerinden istifade etmeli, çevrelerini sadece şakşakçıların, menfaatçilerin, eyyamcıların sarmasına göz yummamalıdırlar. Zira unuttuğumuz doğruları, duyarsızlaştığımız değerleri tekrardan bize duyuracak dillere çok ihtiyacımız var. Rabbimiz ile olan sözleşmemizi, işimizin her zaman O’na düşeceğini bize hatırlatacak Salih Dostlara muhtacız.

Elest Bezminde “Bela” dedik ve bu ahdimizi tasdik ettik. “Sadece sana kulluk ederiz, yalnızca Sen’den yardım isteriz.” Ayeti ile sözleşmemizi her gün güncelleme sözü verdik. Hayatın hengâmesi içinde bu hakikatler güme gitmemeli. Statümüz, siyasi nüfuzumuz, sosyal konumumuz, kariyerimiz, sermaye gücümüz ne olursa olsun; her türlü hepimiz birbirimize ve illa ki de Allah’a muhtacız. Kimse kendi kendine yetecek durumda değil. Kendi cenazesini kimse kendisi kaldıramıyor. Nefes almamızdan kalbimizin atışlarına her şeyimiz O’nun elinde. Sağlığımızın, yaşantımızın hangi işleyişinde O’na muhtaç değiliz ki?

Sahip olduklarının kıymetini bilerek, gurur ve kibre kapılmadan O’na dönmeliyiz. Öyle anlar olur ki, iş bitiriciliğimiz, parlak zekâmız, üstün dehamız, forsumuz, fiyakamız beş para etmez. Türbülansa giren uçakta, Alabora olan gemide, ameliyat masasına yattığımızda, enkaz altında kaldığımızda, her şeyin yetersiz kaldığı ve kimsenin bize yetişemediği zamanlarda kime yönelir ve yakarırız? Demem o ki; dara düşmeden yolumuz O’na düşmeli, Azrail gelmeden alnımız secde görmeli, ellerimiz duaya durmalı.

Kur’an bizi uyarıyor; “İnsana bir zarar dokunduğunda, yan yatarken, otururken veya ayakta iken bize dua eder. Ondan zararı kaldırdığımızda, sanki ona dokunan sıkıntıya bizi çağırmamış gibi geçer gider…” (Yunus Suresi 12) Ayetlerde belirtilen ve Gazneli Sultan Mahmut’un yaşadığı bu ikilemi günlük hayatımızda hepimiz çokça yaşıyoruz. Başımıza gelen bir sıkıntı dolayısıyla ellerimizi açıp: “Allah’ım! …..” diye başladığımız dua ve yakarışlarımızdaki samimiyetimizde şüphe yoktur elbette. Batmakta olan gemi ile düşmekte olan uçakta Allahsız insan olmazmış lakin sıkıntımız geçince ve de ferah anlarımızda bu yakarışlarını unutmamalıyız.

Rabbimiz buyuruyor; “Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da (Allah’ı anarlar) Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever..”(Ali İmran 134)

reklam
HABER HAKKINDA GÖRÜŞ BELİRT
Yorum Yok
YASAL UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen kişiye aittir.

Copyright © 2023. Karabük Haberleri Her hakkı saklıdır.