Adaletiyle Hz. Ömer’e, zühd ve takvâsıyla Hasan-ı Basrî’ye, ilim bakımından Zührî’ye benzetilen Ömer b. Abdülazîz halifeliği sırasında çok sade bir hayat sürmüştür. Kamu mallarını yetim malına benzetmesi, beytülmâli kendisine bırakılan bir emanet olarak görmesi, hazineden maaş almaması, şahsî işlerini yürüttüğü sırada devlete ait mumu dahi kullanmaması ve daha pek çok hassasiyeti onu Emevi Halifeleri arasında farklı kılan özellikleri olmuştur.
Ömer bin Abdülazîz aynı zamanda çok hadis rivayet eden güvenilir bir hadis râvisi, seçkin bir fakih, dirayetli bir kelâm âlimi idi. Sahih hadislerin tedvîni yolundaki faaliyetleri resmen başlatarak sünnetin derlenmesinde önemli bir görev ifa etmiştir.
Babası Abdülazîz b. Mervan, Mısır’a valî olunca onunla birlikte Mısır’a gitti. Daha sonra ilim öğrenmek için Medîne-i Münevvere’ye döndü. Zamanın büyük alim ve ariflerinden ilim öğrendi. Ehl-i hal ve kemal sahibi oldu. Halife Abdülmelik O’nu Şam’a davet ederek kızı Fatıma ile evlendirdi. 706 senesinde Harameyn valiliğine tayin edildi. Harameyn ulemasını ve ileri gelenlerini toplayarak:
“Ey kardeşlerim! Ben Haremeyn valiliğine değil, hizmetçiliğine tayin oldum. Asıl gayem, hakkın hakimiyeti ve adaletin sağlanmasıdır. Eğer bunları çiğneyenleri bana haber vermezseniz, Allah katında mesuliyet size ait olur. İkazlarınızla bana yardımcı olmanızı istirham ederim.”ifadeleri ile hassasiyetini ortaya koydu. Alimler, bu hususta kendisine yardımcı oldular, Hicaz halkı kendisinden çok memnun ve mesrur kaldı. Hatta çok kimse, bu huzur halini yaşamak için Hicazbölgesine hicret etti.
Mescid-i Nebeviyi genişletip yeniden imar ettiği sırada Halîfe Abdülmelik vefat etti. Vezîr Reca, valileri toplayıp Halîfe’nin mühürlü vasiyetnamesini açarak okudu. Halife Abdülmelik, iki oğlu olmasına rağmen, damadı Ömer b. Abdülaziz’i halife tayin etmekteydi.
Ömer b. Abdülazîz bu olaya şaşırdı. Bu yükü taşımaktan korktu ve dehşete kapılarak kabul etmek istemedi. Etrafındaki alimler, kabul etmediği takdirde Allah katında mesul olacağını, bu yükün ancak kendisi tarafından taşınabileceğini bildirerek kendisini ikaz ettiler. Kabul etmek mecburiyetinde kaldı.
Halife olduktan sonra ilk iş olarak hanımını yanına çağırdı:
“Eğer benimle yaşamak istiyorsan, ziynet ve mücevherlerini Beytülmal’e bırak. Zira onlar senin yanında iken ben ya halifelik yapamam ya da seninle olamam…” dedi.
Hanımı da onun bu arzusunu yerine getirdi. Bütün ziynetlerini beytülmale hediye etti, altınlarını fukara ve gurabaya dağıttı. Halife hizmetkarlarını serbest bıraktı ve tebasının en mütevazî yaşayan bir ferdi gibi yaşayarak ümmete tevazu ve fazilet örneği oldu.
Halifeliği döneminde yaptığı bütün işlerde Kıyamet gününü hep gözünün önüne getirip, kalbinde hissederek, devamlı bir vicdan muhasebesi içindeydi. Halkının haklarını lâyıkı veçhile yerine getirememekten çok endişe ederdi. Hulefa-i Raşidin’in izinden yürüdüğü için kendisine “Beşinci Halîfe” unvanı verildi.
Halife olduğu zaman, iri cüsseli bir insan iken kısa zamanda eridi, sırtındaki kemik izleri görülür hale geldi. Ömer b. Abdülaziz hilafet makamına geçtiği gün, zamanın tanınmış, zühd sahibi ve ehl-i hal alimlerini toplayıp:
“Halk bu hilafeti her ne kadar nimet gibi kabul etse de benim için taşınabilmesi güç, çok ağır bir mesuliyettir. Bana ait tavsiyelerinizi rica ederim.” dedi.
Kendilerinden ikaz ve tavsiyelerini talep ettiği ulema ve Ehli Tasavvuf onu hiç yalnız bırakmadı. Hakîm’in kaydına göre en çok etkilendiği ve uymaya çalıştığı tavsiye:
“Önce niyetlerini düzelt ki amellerin ve davranışların düzelsin. Önce Allah ile aranı düzelt ki insanlarla aran düzelsin. Çünkü Efendimiz (s.a.s), ‘Kim Allah ile arasını düzeltirse Allah da onun insanlarla arasını düzeltir. Kim içini, niyetlerini düzeltirse Allah da onun dışını, amellerini, davranışlarını düzeltir.’” düsturu oldu.
Onlardan bir tanesi de şu veciz nasihatte bulundu:
“Ey Halife! Yarın kıyamet günü kurtulmak istersen, Müslümanların yaşlılarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini evladın bil! O zaman bütün Müslümanlara kendi evindeki ana-baba-kardeş ve evladın gibi muamele etmiş olursun.”
Hz. Ali (r.a.)’ın şu sözleri Ömer bin Abdülaziz’in hep hayat felsefesi oldu:
“Kim kendisiyle Allah arasında olanı düzeltirse, Allah da onunla insanların arasını düzeltir. Kim ahiret işini düzeltirse, Allah da onun dünya işlerini düzeltir. Kimin kendi içinden bir öğüt vereni olursa, Allah tarafından onun için bir koruyucu olur.” Ve;
İnsanların, dünya işlerini yoluna koymak amacıyla dinlerinden terk ettikleri her bir iş için Allah onların başına, düzeltmek istedikleri o işten daha zararlısını getirir.
Emevîler döneminin başında terkedilen İslâmî yönetim anlayışını yeniden uygulamaya koyan Ömer b. Abdülaziz, 20 Receb 101 (720) günü Humus’ta vefat etti. Bazı kaynaklarda Abdülmelik evlâdınca zehirletilmesi sonucu öldüğü kaydedilir.
Hassasiyetleri, yönetim anlayışı, düşünce ve davranışları herkese örnek, mekânı CENNET olsun


Karabük’lü Şehit Nuri Özcan’ın Naaşı Çaycuma Havalimanı’nda Karşılandı
Karabük’lü Şehit Nuri Özcan’ın Naaşı Çaycuma Havalimanı’nda Karşılandı
MUSTAFA ÇELENLİ YAZDI “ TESETTÜR TEBERRÜC’E KURBAN EDİLMEMELİDİR! (1)”
Hakkında 29 Yıl 9 Ay 15 Gün Hapis Cezası Bulunan ve 3 Yıldır Aranan Şahıs Yakalandı
Fatih Çapraz Ekonomi Karadeniz Gazetesi’ne Geniş Açıklamalarda Bulundu
SPOR SADECE REKABET DEĞİLDİR
Fatih Çapraz Ticaret Merkezleri – Hedef Pazar ABD Zirvesine Katıldı
20 Bin Fidan Toprakla Buluştu
